İdea Yayınevi / Modern Tin /Aziz Yardımlı
site haritası
 
 
 

B. Türe (Adalet) Uygulaması

____a. Yasa Olarak Hak
____b. Belirli Yasa
____c. Mahkeme

Yasa Olarak Hak

İnsan yasaya niçin uyar? Ödül ya da ceza beklentisi nedeniyle mi?
Ya da yasanın arkasında ne vardır? Yasanın gücü nereden gelir?

İnsan yasaya uyar çünkü bu onun özgürlüğüdür. Yasayı yapan Yurttaşın İstenci olduğu düzeye dek yasa yalnızca Yurttaşın haklı olarak gördüğü bir davranış, norm, kural biçimidir. Ona "uyma" anlatımı bile uygunsuzdur çünkü yasayı kendisi istemiştir. Tüzel ve türel olarak kurumsallaşarak Yasa karakterini taşıması toplumun henüz eğitilmemiş üyeleri tarafından çiğnenmesi olasılığına karşı önlemdir. Gerçekten uygar insan için Hak kavramı bir ikinci doğa olmalıdır.

Yasa istençtir; keyfi değil ama hak olarak istençtir.
Yasa hakkın belirlenimi olduğu için insanın özgürlüğüdür.

Ancak özgür olmayan toplumlar yasayı kendilerinin değil ama başkasının istenci olarak görürler. Ve haklı olarak öyle görürler. Genel olarak despotizm (monarşi, aristokrasi, oligarşi vb.) uyrukların kendilerinin olmayan bir istence boyun eğmesi üzerine dayanır. Despotik toplumda insanların boyun eğmesi baskı üzerine dayanmaz ama gönüllü bir edimdir çünkü henüz kendi istençlerinin, özgürlüklerinin bilincinde değildirler.

Hak pozitif Tüzeden daha çoğudur.

Yasa bir Güç olan evrensel İstençtir. Töre de evrensel İstençtir, ama Kavramına göre yalnızca bir Alışkanlığın Gücünü taşır.

Yasa Kavramı özgür Yurttaşın ussal İstencinde tam gerçekleşme sürecine girer.

Yasa evrensel Hak olarak tanınan ve bilinen belirli İstençtir. Modern Yurttaş eşitliği feodal ayrıcalıklar, bağışıklıklar ve yerel töreler gibi tüm ayrımları ortadan kaldırır ve belirli Haklar olarak Yasalar yalnızca ve yalnızca Yurttaşlık İstencini anlatır.

Tüze felsefesinde (ve tüzel realitede) özsel nokta bu İstencin doğasını, kökenini, çıkarsamasını ilgilendirir.

Uyruk Egemenin İstencinin anlatımı olarak Yasaları kabul etmek ve onlara koşulsuz olarak boyun eğmek zorundadır. İnsan Özgürlüğünün bilincinden yoksun olduğu ve kendisi özgür bir İstenç olmadığı sürece, boyun eğme tutumunu işlerin doğal durumu olarak kabul eder ve en çoğundan Yasaların nereden geldiklerini merak edebilir.

Birey özgür İstencinin bilincine ulaşır ulaşmaz bundan böyle Egemen olan yabancı bir istenç değil ama Yurttaşın kendi İstencidir, Yasayı kendi İstencinin anlatımı olarak belirler. Bu olduğu zaman özgür Yurttaş Yasada, politik varoluşunu belirleyen egemen Güçte yalnızca ve yalnızca kendi kendisine boyun eğer ve bu onun Özgürlüğüdür. Özgür Yurttaş Toplumunun öncesinde Yasa genel olarak Egemenin uyruk tarafından tanınan İstencidir. Bireysel İstencin Özgürlüğünü tam açındıran modern Yurttaş Toplumunda ise Yasa özgür Yurttaşın ussal İstencidir.

 

Hegel / Tüze Felsefesi
  Hegel / Philosophie des Rechts (1821)
§ 3 § 3

Eğer yüreğin duygusu, eğilim ve özenç pozitif tüze ve yasalar ile karşıtlık içine koyulursa, böyle bir yetkeyi tanıyacak olan şey en azından felsefe olamaz.

Wenn dem positiven Rechte und den Gesetzen das Gefühl des Herzens, Neigung und Willkür entgegengesetzt wird, so kann es wenigstens nicht die Philosophie sein, welche solche Autoritäten anerkennt.


Legislationline is an internet-based free-of-charge legislative database published and maintained by the OSCE Office for Democratic Institutions and Human Rights.

European Union Member States,
Candidate countries,
Other European countries
  Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşı olmak

European Judicial Network in civil and commercial matters
  Anglo-American fundamental legal documents

Hegel / Tüze Felsefesi
  Hegel / Philosophie des Rechts (1821)
a. Yasa Olarak Hak
§ 211
a. Das Recht als Gesetz
§ 211
Kendinde Hak olan şey nesnel belirli-varlığı içinde koyulduğunda [gesetzt], e.d. düşünce yoluyla bilinç için belirlendiğinde ve Hak olan ve Hak sayılan şey olarak tanındığında, Yasadır [Gesetz]; ve Hak bu belirlenim yoluyla genel olarak pozitif Tüzedir.

Ek. ... Hakkın yasalaşması ve bilinçli olması yoluyla duygu ve görüşe bağlı tüm olumsallıklar, ve öç, acıma, bencillik biçimleri de yiterler, ve böylece Hak ilk kez gerçek belirliliğine ulaşarak onurunu kazanır.

 
Was an sich Recht ist, ist in seinem objektiven Dasein gesetzt, d.i. durch den Gedanken für das Bewußtsein bestimmt und als das, was Recht ist und gilt, bekannt, das Gesetz; und das Recht ist durch diese Bestimmung positives Recht überhaupt.

Zusatz. ... Dadurch, daß das Recht gesetzt und gewußt ist, fällt alles Zufällige der Empfindung, des Meinens, die Form der Rache, des Mitleids, der Eigensucht fort, und so erlangt das Recht erst seine wahrhafte Bestimmtheit und kommt zu seiner Ehre.


Yasa ve Egemen
Yurttaş Toplumunda Yasama Yurttaşlık işlevidir, bir sınıfın ya da bir kümenin vb. değil. Böyle egemen sınıf, kesim, küme vb. gibi tarihsel ilineklerin Yasama üzerindeki etkileri henüz Yurttaşlık Hak ve Ödevlerinin bilincinin gelişmemiş olduğunun, toplumun gerçek bir Yurttaş Toplumu olmak için henüz gidecek yolu olduğunun bir göstergesidir. Henüz gelenekçi-yetkeci kültürün bölümsel olarak sürmekte olduğunun, Yurttaş Toplumunun henüz oluş sürecinde olduğunun bir göstergesidir.

Roma Cumhuriyetinde Diktatörlük yasal bir kurumdu ve iveğen durumlarda 6 aya sınırlı olarak uygulanırdı. Aristokratik yönetim ancak şu ya da bu yolda halkın onayını aldığı sürece işlevseldir. Bu biçimlerde Yasaların yurttaşlık istencini temsil etmesi yalnızca biçimseldir.

Egemen sınıf, ayrıcalıklı kesim, elit tabaka vb. gibi dışsallıklar Yurttaş Toplumunun Kavramı ile, Yurttaşın özgürlüğü ile çelişirler. Böyle ayrışmaların olduğu düzeye dek toplum erdemsiz, onursuz, değersiz, kısaca Hakkının bilincinde eğitimsizdir ve yaşadığı tüm o Eşitsizliği, Türesizlği vb. onları hak ettiği için yaşar. Henüz Yurttaşlık Erdemini, Onurunu ve Gücünü bilmeyen ve tanımayan eğitimsiz bireylerin Toplumlarında ve Devletlerinde yasasızlığın yaygın olmaması Kavrama aykırı olurdu. Özgürlük bilincinden yoksun insanlar özgür olamazlar ve bir yetke tarafından yönetilmeye gerek duyarlar.

Hegel / Tüze Felsefesi
  Hegel / Philosophie des Rechts (1821)
§ 212 § 212
Yasa olan şey ancak kendindeliğin ve koyulmuşluğun bu özdeşliğinde Hak olarak bağlayıcılık taşır. Koyulmuşluk belirli-varlık yanını oluşturduğu için — ki dikbaşlılığın ve başka tikelliklerin olumsallıkları da bunda kendilerini gösterebilirler —, Yasa olan şey henüz içeriğine göre kendinde Hak olandan ayrı olabilir.
In dieser Identität des Ansichseins und des Gesetztseins hat nur das als Recht Verbindlichkeit, was Gesetz ist. Indem das Gesetztsein die Seite des Daseins ausmacht, in der auch das Zufällige des Eigenwillens und anderer Besonderheit eintreten kann, so kann das, was Gesetz ist, in seinem Inhalte noch von dem verschieden sein, was an sich Recht ist.

Güç   Zor
Güç bir Tindir, tikel bir İstencin başka İstençlere karşı üstünlüğü, başka bilinçlerde yarattığı boyuneğmedir. Yabancı istenç gönüllü olarak tanınabliir — demokrasilerde çoğunluğun istencinin tanınması gibi. Ya da zor ve şiddet yoluyla tanınabilir.

Özgür Yurttaş Toplumunda ussal, özgür, evrensel İstenç olarak Yasa Güçtür, Güç Yasa değil. Güç — politik Güç — belirli bir İstencin başka İstençler tarafından Egemen olarak tanınmasıdır. Bir İstenç olarak Yasa genel olarak istem, dilek, kural, töre vb. gibi belirli İstenç biçimlerinden ayrı olarak fiziksel güç yoluyla, Zor yoluyla da kabul ettirilebilir.

Politik Güç özsel olarak karşı-Gücün, Yurttaş Özgürlüğüne karşı direnen usdtışı öğelerin bastırılması için gereklidir. Yasa özgür Yurttaşın kendi istencini anlattığı ölçüde ona karşı değil ama onun kendi Gücüdür ve köleliğe karşı Özgürlük için Gücüdür.

Gücün belirli bir İstencin egemen olarak tanınması olması ölçüsünde Gücü yaratan etmen bireysel İstenç değil ama onu tanıyan İstençler alanıdır. Bu tanınma sona erer ermez Güç de sona erer. Gücü sürdürmek için uygulanan Zor ne denli şiddetli olursa olsun en sonunda bilinçlerde tanınmışlığın yarattığı o gerçek Gücü yaratmayı başaramaz. Zor kullanımı belirli bir İstencin tanınmasını sağlayabilir. Ama boyun eğen İstenç egemen İstenci kendi özgür Duyuncu ile tanımadığı sürece Zorun sürekli olması gerekir.

Zor ancak herhangi bir İstencin bilinmemesi ya da tanınmaması koşulunda gerekli olur ve uygulanır. Zorun kendisi bir İstenç değişimi yaratmıyorsa ve yabancı bir İstencin dayatması olarak görülüyorsa, boyun eğen yan Özgürlüğün ortadan kaldırılmış olduğunu duyumsar. Buna karşı Gücün temsil ettiği İstencin Yurttaşların da İstenci olduğu düzeye dek Özgürlüğün çiğnenmiş ve bir Haksızlığın yapılmış olması söz konusu değildir. Demokrasi Anayasa düzleminde kalınması koşuluyla ayrı İstençler arasında karşılıklı tanıma anlaşması olduğu için, Yasa ile anlaşmayan İstenç Yasayı Zor olmaksızın kabul eder.


Jean-Jacques Rousseau / TOPLUMSAL SÖZLEŞME YA DA POLİTİK HAKKIN İLKELERİ
  Jean-Jacques Rousseau / DU CONTRAT SOCIAL OU PRINCIPES DU DROIT POLITIQUE
KİTAP BİR
BÖLÜM III
EN GÜÇLÜNÜN HAKKI

En güçlü olan gücünü hakka ve boyuneğmeyi ödeve dönüştürmedikçe, hiçbir zaman her zaman efendi olmaya yetecek denli güçlü değildir. ... Zor fiziksel bir güçtür; ve hangi ahlakın onun bir sonucu olabileceğini anlamıyorum. Zora boyun eğmek bir zorunluk edimidir, bir istenç edimi değil; en çoğundan bir sağgörü edimidir. Hangi anlamda bir ödev olabilir?

Rousseau
LIVRE PREMIER
CHAPITRE III
DU DROIT DU PLUS FORT

Le plus fort n’est jamais assez fort pour être toujours le maître, s’il ne transforme sa force en droit et l’obéissance en devoir. La force est une puissance physique; je ne vois point quelle moralité peut résulter de ses effets. Céder à la force est un acte de nécessité, non de volonté; c’est tout au plus un acte de prudence. En quel sens pourra-ce être un devoir?
KİTAP III
BÖLÜM I
GENEL OLARAK HÜKÜMET

... yasama gücü halka aittir ve yalnızca ona ait olabilir.

LIVRE III
CHAPITRE PREMIER
DU GOUVERNEMENT EN GENERAL

... la puissance législative appartient au peuple, et ne peut appartenir qu’à lui.


Şiddet   Terör
Güç tikel İstenç tanındığı için Güçtür. Zor tanınma elde etmeyi amaçlar ve İstencin Eylemidir. Şiddet yalnızca tanınma elde etmeyi, boyun eğdirmeyi değil, Yoketme dışında genel olarak hiçbir hedefi yoktur. Şiddet bir hayvanın eylemi değildir ve İstençli bir varlık olarak insana, ama onun bilinçaltına özgüdür. Başka bir deyişle, Şiddet bir Nefret edimidir ve yokedicidir. Boyun eğdirme gibi bir amacı yoktur.

Saldırı, yaralama, bereleme vb. her zaman yokedicilikte sonlanmaz. Ama davranış yoketme itkisi tarafından belirlenir.

Terörün amacı yoketme uğruna şiddet değil, ama yılgı yaratarak İstenci kırmak ve tanınma elde etmektir.

Dresden 1945'de 13-15 Şubat arasında İngiliz Royal Air Force (RAF) ve Amerikan Hava Kuvvetleri tarafından bombalandı. Yangın bombardımanı sonucunda kentte çıkan yangınlarda sıcaklık yer yer 1.500 santigrada kadar yükseldi. Ölenlerin sayısı konusunda ileri sürülen rakamlar 30.000 ile 300.000 arasında değişir.


Güç ve Bilgi  
Bacon'ın yalnızca boş Kinik bilinci okşayan "Bilgi Güçtür" sözlerinin Güç kavramı ile bir ilgisi yoktur. Halk Kültüründe bu tür kavramsal olarak boş bağlantılar yalnızca sıradan bilincin tasarımlarına ve gururuna uygun düştüğü için geçerlik kazanırlar. Bu anlatımın gücüyle, matematik bilgisi olan biri kendini güçlü duyumsayabilir. Ama ne matematik bir istenç konusudur, ne de bu bilincin bildiği matematik görgül bir bellemenin ötesindedir. Bacon ve benzeri görgücülerde kavramsız kültür kendi kendisi ile buluşur.
Postmodern Güç Tasarımı (Michel Foucault; Power — Knowledge)

Kavram yerine tasarımlarda konuşmayı seven merhum Foucault insan Anlağının Söylemde, bir söylem ekonomisinde varolduğunu düşünür (aşağı yukarı Heidgger'in Us ile karşıtlık içinde Logos = Rede = Söylem ile anladığı anlamda). Bir bildirim, bu öncül üzerine, söylem ya da konuşma yoluyla 'doğru' olarak yayılır, çünkü "konuşma edimleri birçok konuşmacı üzerinde karşılıklı etkileri olan diyalogsal, özneler-arası değiş-tokuşlardır" (bu bir Foucault yorumunun jargonudur). Bilginin 'nesnesi' (bilinen) ve 'başkası' vardır ki, bilgi ona bilgi olarak teklif edilir ve kabul edilir ve başkasına 'doğruluk' olarak aktarlıır. Bu bir bildirimler ekonomisi olur, çünkü bildirimler nakit olarak ve diyaloglar para değiş-tokuşu olarak geçerlidir. Söylemin ve sözcüklerin tıpkı para gibi dolaşımda olduklarını ve andırımlı süreçlere girdiklerini görmek bir görüş keskinliği gerektirir.

Kavramın ötelerinde ve uzaklarında uçuşan bu simgesel tasarım dili Foucault tüm bilgiyi ve kavramları toplumsal kurgular olarak görmesinden kaynaklanır. O zaman kişi Usu dilediği özgürlükle kullanabilir, olguları dilediği gibi ilişkilendirebilir, ve giderek olgular uydurabilir — Foucault'nun kendisinin "Büyük Sınırlama" dediği şey durumunda yaptığı gibi). İnsan varoluşunda, İstenç ve Hak alanında, Özgürlük ve Türe alanında evrensel gerçeklik ve geçerlik diye birşey söz konusu değildir, çünkü bunlar yalnızca "sözcük"lerdir". Bu görelilik ve kuşku varoluşunda Güç kavramının Hak kavramı ile birleşmesi de bir olumsallık sorunudur. Foucalt'ya göre insanlık Güçlerini ancak keyfi olarak kullanabilen Güçlülerin tuzağına yakalanmıştır, ve bundan kurtuluşu eşit ölçüde keyfi yollarla olabilir. Burada da Güç evrensel İstençten ayrılarak bütün bir kültüre karşı komplo kurmayı başarabilen küçük azınlıkların ayrıcalıkları yapılır.

Foucault için "egemenlik teknolojileri özsel olarak beden üzerinde etkili olurlar ve bireyleri sınıflandırır ve nesnelleştirirler." Bu teknolojiler "hapishane, hastane ve okullar gibi disiplin bloklarında" geliştirilmişlerdir. "Bu nesnel sınıflandırmaların bireyler tarafından benimsenip kabul edilmeleri ölçüsünde bireylerin 'kendi'leri de oluşturulmuş olur."

Gücün "özsel olarak beden" üzerinde etkili olduğu görüşü Yurttaş Toplumunu sopadan çıkarsamaktan daha iyi sonuçlara izin vermez. Ama postmodern entellektüalizm için Usun yokluğunda daha tarihsel ve görgül kaynaklara başvurmak geçerli biricik yoldur.

Böyle enteresan öncüller üzerine, Foucault'nun güç ve bilgi üzerine düşünceleri özel bilgiler alanında da eylemlerimizin güç yapılarının bileşenleri tarafından yönetildiği düşüncesini getirir. Bu demektir ki hapishaneler olmaksızın kriminoloji, polis olmaksızın forensik DNA, klinik olmaksızın tıp olamaz. Bu demektir ki bilgi alanlarında Anlak onların söylemleri içersinde üretilir ve Güç yapıları işlerliklerini bu göreli gerçeklikler alanında sürdürürler. Güç ilişkileri, böylece Yasa ve Türe ilişkileri temel olarak toplumsal oyunlardır. Foucault'nun kendi anlatımıyla: "Söylemlerin dosdoğru Güce altgüdümlü olmaları ya da ona karşı yükseltilmeleri söz konusu değildir, tıpkı Sessizlikler gibi. Kavramın karmaşık ve kararsız sürecine izin vermeliyiz ki, bununla söylem Gücün hem bir aleti hem de etkisi, ama ayrıca bir engel, bir köstek taşı, bir direniş noktası ve karşıt strateji için bir başlangıç noktası olur. Söylem Güç iletir ve üretir; onu pekiştirir, ama ayrıca onu zayıflatır ve açığa serer, onu kırılgan yapar ve onu savuşturmayı olanaklı kılar (Foucault, Michel. Power/Knowledge: Selected Interviews & Other Writings 1972-1977. Ed. Colin Gordon. New York: Pantheon Books, 1980. purchase book )

 
 
 
İdea Yayınevi / Hegel’in Nesnel Tin Dizgesi / Aziz Yardımlı / 2014